AİLEMLE VEYA BAŞKALARIYLA İLİŞKİLERİMDE NEDEN SÜREKLİ SORUN YAŞIYORUM?
diyenler bir göz atalım mı
DUYGUSAL OLARAK OLGUNLAŞMAYAN İNSANLARIN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
1- Fikirleri Sabittir ve Tek Amaca Odaklanırlar
Takip edilmesi gereken açık bir yol olduğu sürece duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar çok iyi şeyler yapabilirler ve bazen çok yüksek başarılara ulaşabilirler. Ancak söz konusu ilişkiler ve duygusal kararlar olduğunda onların duygusal olarak olgunlaşmadığı ortaya çıkar. Bu tür insanlar ya fikirlerinde sabittir ya da dürtüsel davranırlar ve gerçekle başa çıkmak için davranışlarını yönetilebilir bir hâle getirmeye çalışırlar. Bir karara vardıklarında zihinlerini kapatırlar. Onlar için tek bir cevap vardır ve insanların başka fikirleri olduğunda savunmacı ve keyifsiz bir hâl alabilirler.
2-Düşük Stres Toleransına Sahiptirler
Stresle kolay bir şekilde başa çıkamazlar. Yanıtları, tepkiseldir ve basmakalıptır.
Mevcut durumu değerlendirmek ve geleceği öngörmek yerine gerçeği inkâr eden, saptıran ya da değiştiren savunma mekanizmaları kullanırlar. ) Hataları kabul etmekte zorlanırlar ve bunun yerine gerçeği dikkate almazlar ve insanları suçlarlar. Onlar için duyguların kontrolü zordur ve genellikle aşırı tepki verirler. Bir kez sinirlendiklerinde sakin kalmak onlar için zordur ve sakinleşmeleri için başkalarından istediklerini yerine getirmelerini beklerler.
Genellikle rahatlamayı sarhoş edici maddelerde ve ilaçlarda ararlar.
3-En İyi Hissettikleri Şeyi Yaparlar
Küçük çocuklar duygularla yönetilirken, yetişkinler olası sonuçları düşünürler. Zamanla olgun hâle geldikçe bizler, iyi hissettiren şeyin her zaman yapılacak en iyi şey olmadığını öğreniriz. Bununla birlikte iyi hissettiren çocukluk içgüdüsü, duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar için asla değişmez. O anda en iyi hissettiren şeyi temel alarak karar alırlar ve genellikle en az dirençle karşılaşacakları yolu takip ederler.
Eğer siz olgun bir kişiyseniz ve hareket etmeden önce düşünüyorsanız o anda sizi iyi hissettiren şeyi yaşamayı hayal etmekte belki zorlanabilirsiniz.
.
4-Onlar Özneldir, Nesnel Değil
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar durumları nesnel değil öznel bir şekilde değerlendirir. Tarafsız bir şekilde analiz yapmazlar. Bir durum yorumlarken nasıl hissettikleri; durumdan daha önemlidir. Gerçek, öneml değildir. Öznel olarak yönlendirilmiş bir kişiyi herhangi bir konuda nesnel yapmaya çalışmak, beyhude bir çabadır. Duygusal olarak olgunlaşmama söz konusu olduğunda gerçekler, mantık, geçmiş kısacası her şey kulak ardı edilir.
5-Farklılıklara Çok Az Saygı Gösterirler
Duygusal yönden olgunlaşmamış insanlar diğer insanların farklı düşüncelerinden ve fikirlerinden rahatsız olurlar çünkü herkesin kendileri gibi düşünmesi gerektiğini inanırlar. Diğer insanların farklı bakış açısına sahip olma düşüncesi onlara çok uzaktır. Pot kırma potansiyelleri yüksektir çünkü başkalarının bireyselliğine ilişkin yeterince farkındalıkları yoktur. Herkesin aynı inançta olduğu ve rollerin tanımlandığı ilişkilerde kendilerini rahat hissederler. Herkesin aynı ölçüde sakin, aynı ölçüde kibar olması gerekir.
6-Benmerkezcidirler
Normal çocuklar, gençler gibi benmerkezcidir ama duygusal olarak olgunlaşmayan yetişkinlerin kendilerine olan ilgisi çocuklarınkinden daha çocuksudur. Çocuklardan farklı olarak onların benmerkezciliği, eğlenceden ve açık sözlülükten yoksundur. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, bir çocuk masumiyetiyle değil takıntılı bir şekilde kendileriyle meşguldür.
Küçük çocuklar bencildir çünkü onlar hâlâ masum içgüdüleri tarafından kontrol edilir ama duygusal olarak olgunlaşmamış yetişkinler kaygı ve güvensizlik hissi tarafından kontrol edilir. Herhangi bir kötülük, yetersizlik ya da sevgisizliğe maruz kalma korkusundan dolayı sürekli bir güvensizlik duygusuyla yaşarlar. Kendilerini fazlasıyla korumaya çalışırlar böylece diğer insanlar, düşük öz saygılarını tehdit edebilecek kadar yakınlarına bile yaklaşamaz.
Onlar için üzülmeye başlamadan önce, savunma mekanizmalarının farkındalık seviyesinin altında yer alan kaygılarını devam ettirmek için sorunsuz bir şekilde çalıştığını aklınızda tutun. Kendilerini güvende hissetmediklerini ya da kendilerini korumaya çalıştıklarını asla kabul etmezler.
7-Kendilerine Odaklanırlar ve Bencildirler
Endişeli bir şekilde kendine odaklanmak, duygusal olarak olgunlaşmayan insanların ortak bir özelliğidir. Sürekli olarak ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığını ya da herhangi bir şeyin onları rahatsız edip etmeyeceğini takip ederler. Başkalarının onlara verdiği tepkilere göre öz saygıları artar ya da azalır. Eleştirilmeye dayanamazlar bu nedenle hatalarını en aza indirgemeye çalışırlar. Bir birey olarak kendileri o kadar yegânedir ki diğer insanların duyguları onların ihtiyaçları tarafından gölgede kalır.
Örneğin; bir kadın annesine babasının eleştirilerini dinlemenin ne kadar incitici olduğunu söylediğinde annesi “Eğer sana anlatmazsam, bu konuyu konuşabileceğim başka kimsem kalmaz.” demişti.
‘Kendi düşüncelerine dalan ve ‘narsist’ gibi ifadeler, bu tür insanların her zaman kendilerini düşünmekten memnun olduklarını düşündürebilir ama aslında bundan başka seçenekleri yoktur. Bir insan olarak kendi değerleriyle ilgili şüpheleri vardır. Fazlasıyla kendilerine odaklanırlar çünkü gelişimleri çocukluk dönemindeki kaygılardan olumsuz etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında onların bencilliği, kendini izlemeye doyamayan birininkinden ziyade kronik acı çeken birinin kendine odaklanması gibi bir şeydir.
8-Kendilerini Derinlemesine Dinlemezler, Sadece Kendilerini Ön PlandaTutarlar
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, fazlasıyla kendilerine dönüktür başka bir deyişle herhangi bir etkileşim söz konusu olduğunda tüm yollar onlara çıkar. Ancak kendilerini derinlemesine dinleyen kişiler değillerdir. Başka bir deyişle, kendilerine odaklanmaları içgörü kazanmak yada kendilerini anlamakla ilgili değildir aksine ilgi odağı olmakla ilgilidir.
Onlarla konuştuğunuzda, kendine dönük olan insanlar siz ne söylerseniz söyleyin konuyu bir şekilde kendi deneyimlerine getirir. Örneğin; bir annenin kendi ilişkisiyle ilgili sorunlarını anlatan kızını dinlerken konuyu kendi boşanma sürecine getirmesi ya da çocuklarının başarısından bahsederken bir ailenin kendi başarı hikâyesini anlatması gibi.
Sosyal açıdan yetenekli olan kişiler kibar bir şekilde onları dinleyebilir ama anlattıkları ilgilerini çekmeyecektir. Belki açık şekilde konuyu değiştirmezler ama size anlattıklarınızla ilgili soru sormazlar ya da deneyimlerinizle ilgili daha fazla detay öğrenmek için merak duymazlar.
Genellikle konuşmayı etkili bir şekilde sona erdirmek için hoş bir yorumda bulunurlar; “Bu harika bir şey tatlım. Çok iyi vakit geçirdiğinden eminim.”
Kendilerini derinlemesine dinlemedikleri için duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar bir sorun olduğunda kendi rollerini düşünmezler.
Kendi davranışlarını değerlendirmezler ya da nedenler üzerine düşünmezler.
Eğer bir soruna neden olmuşlarsa, niyetim seni incitmek değildi deyip işin içinden çıkarlar. Bu durumda, yapmadıkları bir şeyden dolayı onları suçlayamazsınız değil mi? Böylelikle, benmerkezci yapılarından dolayı sorunun sizin üzerinizdeki etkisine değil kendi niyetlerine odaklanırlar.
9-İlgi Odağı Olmayı Severler
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar tıpkı çocuklar gibi, ilgi odağı olmak isterler. Bir grup içinde, duygusal yönden en olgunlaşmamış insan, grubun zamanını ve enerjisini en çok tüketen insandır. Eğer diğer insanlar da buna müsade ederse tüm grubun ilgisi bu kişiye kayar ve bir kez buna izin verildiğinde grubun odak noktasını değiştirmek çok zor olur. Eğer herhangi biri sesini duyurmayı başarırsa, işte o zaman ani bir değişim yaşanmış olur ki böyle bir şeyi çoğu insan yapmak istemez.
Bu tür insanların dışa dönük olup olmadıklarını merak edebilirsiniz.
Hayır, değildirler. Aradaki fark, dışa dönük insanların kolaylıkla değişimi takip edebilmesidir. Dışa dönük insanlar, sadece dinleyici olmayıp etkileşimi başlatmaya istekli oldukları için diğer insanların söze katılmasından memnun olurlar. Dışa dönük insanlar konuşmayı sever ama diğer insanların konuşmalarını engellemezler.
10- Rol Değişimini Teşvik Ederler
Rol değiştirme, duygusal olarak olgunlaşmamış ailelerin kendine has bir özelliğidir. Bu noktada, ebeveynler çocuklarına sanki onlar birer ebeveynmiş gibi davranır ve çocuklarından daha fazla ilgi ve yardım beklerler. Bu tür aileler rol değişimi yaparlar ve çocuklarından yetişkin konularında bile sırdaş olmalarını beklerler. Çocuklarıyla kendi evlilik sorunlarını konuşan ebeveynler, rol değişimine örnek verilebilir. Ayrıca, bir çocuğun ebeveynlerinden beklemesi gibi onlar da çocuklarından kendilerini övmelerini, onlar için mutlu olmalarını bekleyebilirler.
www.taolifeistanbul.com
diyenler bir göz atalım mı
DUYGUSAL OLARAK OLGUNLAŞMAYAN İNSANLARIN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
1- Fikirleri Sabittir ve Tek Amaca Odaklanırlar
Takip edilmesi gereken açık bir yol olduğu sürece duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar çok iyi şeyler yapabilirler ve bazen çok yüksek başarılara ulaşabilirler. Ancak söz konusu ilişkiler ve duygusal kararlar olduğunda onların duygusal olarak olgunlaşmadığı ortaya çıkar. Bu tür insanlar ya fikirlerinde sabittir ya da dürtüsel davranırlar ve gerçekle başa çıkmak için davranışlarını yönetilebilir bir hâle getirmeye çalışırlar. Bir karara vardıklarında zihinlerini kapatırlar. Onlar için tek bir cevap vardır ve insanların başka fikirleri olduğunda savunmacı ve keyifsiz bir hâl alabilirler.
2-Düşük Stres Toleransına Sahiptirler
Stresle kolay bir şekilde başa çıkamazlar. Yanıtları, tepkiseldir ve basmakalıptır.
Mevcut durumu değerlendirmek ve geleceği öngörmek yerine gerçeği inkâr eden, saptıran ya da değiştiren savunma mekanizmaları kullanırlar. ) Hataları kabul etmekte zorlanırlar ve bunun yerine gerçeği dikkate almazlar ve insanları suçlarlar. Onlar için duyguların kontrolü zordur ve genellikle aşırı tepki verirler. Bir kez sinirlendiklerinde sakin kalmak onlar için zordur ve sakinleşmeleri için başkalarından istediklerini yerine getirmelerini beklerler.
Genellikle rahatlamayı sarhoş edici maddelerde ve ilaçlarda ararlar.
3-En İyi Hissettikleri Şeyi Yaparlar
Küçük çocuklar duygularla yönetilirken, yetişkinler olası sonuçları düşünürler. Zamanla olgun hâle geldikçe bizler, iyi hissettiren şeyin her zaman yapılacak en iyi şey olmadığını öğreniriz. Bununla birlikte iyi hissettiren çocukluk içgüdüsü, duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar için asla değişmez. O anda en iyi hissettiren şeyi temel alarak karar alırlar ve genellikle en az dirençle karşılaşacakları yolu takip ederler.
Eğer siz olgun bir kişiyseniz ve hareket etmeden önce düşünüyorsanız o anda sizi iyi hissettiren şeyi yaşamayı hayal etmekte belki zorlanabilirsiniz.
.
4-Onlar Özneldir, Nesnel Değil
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar durumları nesnel değil öznel bir şekilde değerlendirir. Tarafsız bir şekilde analiz yapmazlar. Bir durum yorumlarken nasıl hissettikleri; durumdan daha önemlidir. Gerçek, öneml değildir. Öznel olarak yönlendirilmiş bir kişiyi herhangi bir konuda nesnel yapmaya çalışmak, beyhude bir çabadır. Duygusal olarak olgunlaşmama söz konusu olduğunda gerçekler, mantık, geçmiş kısacası her şey kulak ardı edilir.
5-Farklılıklara Çok Az Saygı Gösterirler
Duygusal yönden olgunlaşmamış insanlar diğer insanların farklı düşüncelerinden ve fikirlerinden rahatsız olurlar çünkü herkesin kendileri gibi düşünmesi gerektiğini inanırlar. Diğer insanların farklı bakış açısına sahip olma düşüncesi onlara çok uzaktır. Pot kırma potansiyelleri yüksektir çünkü başkalarının bireyselliğine ilişkin yeterince farkındalıkları yoktur. Herkesin aynı inançta olduğu ve rollerin tanımlandığı ilişkilerde kendilerini rahat hissederler. Herkesin aynı ölçüde sakin, aynı ölçüde kibar olması gerekir.
6-Benmerkezcidirler
Normal çocuklar, gençler gibi benmerkezcidir ama duygusal olarak olgunlaşmayan yetişkinlerin kendilerine olan ilgisi çocuklarınkinden daha çocuksudur. Çocuklardan farklı olarak onların benmerkezciliği, eğlenceden ve açık sözlülükten yoksundur. Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, bir çocuk masumiyetiyle değil takıntılı bir şekilde kendileriyle meşguldür.
Küçük çocuklar bencildir çünkü onlar hâlâ masum içgüdüleri tarafından kontrol edilir ama duygusal olarak olgunlaşmamış yetişkinler kaygı ve güvensizlik hissi tarafından kontrol edilir. Herhangi bir kötülük, yetersizlik ya da sevgisizliğe maruz kalma korkusundan dolayı sürekli bir güvensizlik duygusuyla yaşarlar. Kendilerini fazlasıyla korumaya çalışırlar böylece diğer insanlar, düşük öz saygılarını tehdit edebilecek kadar yakınlarına bile yaklaşamaz.
Onlar için üzülmeye başlamadan önce, savunma mekanizmalarının farkındalık seviyesinin altında yer alan kaygılarını devam ettirmek için sorunsuz bir şekilde çalıştığını aklınızda tutun. Kendilerini güvende hissetmediklerini ya da kendilerini korumaya çalıştıklarını asla kabul etmezler.
7-Kendilerine Odaklanırlar ve Bencildirler
Endişeli bir şekilde kendine odaklanmak, duygusal olarak olgunlaşmayan insanların ortak bir özelliğidir. Sürekli olarak ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığını ya da herhangi bir şeyin onları rahatsız edip etmeyeceğini takip ederler. Başkalarının onlara verdiği tepkilere göre öz saygıları artar ya da azalır. Eleştirilmeye dayanamazlar bu nedenle hatalarını en aza indirgemeye çalışırlar. Bir birey olarak kendileri o kadar yegânedir ki diğer insanların duyguları onların ihtiyaçları tarafından gölgede kalır.
Örneğin; bir kadın annesine babasının eleştirilerini dinlemenin ne kadar incitici olduğunu söylediğinde annesi “Eğer sana anlatmazsam, bu konuyu konuşabileceğim başka kimsem kalmaz.” demişti.
‘Kendi düşüncelerine dalan ve ‘narsist’ gibi ifadeler, bu tür insanların her zaman kendilerini düşünmekten memnun olduklarını düşündürebilir ama aslında bundan başka seçenekleri yoktur. Bir insan olarak kendi değerleriyle ilgili şüpheleri vardır. Fazlasıyla kendilerine odaklanırlar çünkü gelişimleri çocukluk dönemindeki kaygılardan olumsuz etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında onların bencilliği, kendini izlemeye doyamayan birininkinden ziyade kronik acı çeken birinin kendine odaklanması gibi bir şeydir.
8-Kendilerini Derinlemesine Dinlemezler, Sadece Kendilerini Ön PlandaTutarlar
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar, fazlasıyla kendilerine dönüktür başka bir deyişle herhangi bir etkileşim söz konusu olduğunda tüm yollar onlara çıkar. Ancak kendilerini derinlemesine dinleyen kişiler değillerdir. Başka bir deyişle, kendilerine odaklanmaları içgörü kazanmak yada kendilerini anlamakla ilgili değildir aksine ilgi odağı olmakla ilgilidir.
Onlarla konuştuğunuzda, kendine dönük olan insanlar siz ne söylerseniz söyleyin konuyu bir şekilde kendi deneyimlerine getirir. Örneğin; bir annenin kendi ilişkisiyle ilgili sorunlarını anlatan kızını dinlerken konuyu kendi boşanma sürecine getirmesi ya da çocuklarının başarısından bahsederken bir ailenin kendi başarı hikâyesini anlatması gibi.
Sosyal açıdan yetenekli olan kişiler kibar bir şekilde onları dinleyebilir ama anlattıkları ilgilerini çekmeyecektir. Belki açık şekilde konuyu değiştirmezler ama size anlattıklarınızla ilgili soru sormazlar ya da deneyimlerinizle ilgili daha fazla detay öğrenmek için merak duymazlar.
Genellikle konuşmayı etkili bir şekilde sona erdirmek için hoş bir yorumda bulunurlar; “Bu harika bir şey tatlım. Çok iyi vakit geçirdiğinden eminim.”
Kendilerini derinlemesine dinlemedikleri için duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar bir sorun olduğunda kendi rollerini düşünmezler.
Kendi davranışlarını değerlendirmezler ya da nedenler üzerine düşünmezler.
Eğer bir soruna neden olmuşlarsa, niyetim seni incitmek değildi deyip işin içinden çıkarlar. Bu durumda, yapmadıkları bir şeyden dolayı onları suçlayamazsınız değil mi? Böylelikle, benmerkezci yapılarından dolayı sorunun sizin üzerinizdeki etkisine değil kendi niyetlerine odaklanırlar.
9-İlgi Odağı Olmayı Severler
Duygusal olarak olgunlaşmayan insanlar tıpkı çocuklar gibi, ilgi odağı olmak isterler. Bir grup içinde, duygusal yönden en olgunlaşmamış insan, grubun zamanını ve enerjisini en çok tüketen insandır. Eğer diğer insanlar da buna müsade ederse tüm grubun ilgisi bu kişiye kayar ve bir kez buna izin verildiğinde grubun odak noktasını değiştirmek çok zor olur. Eğer herhangi biri sesini duyurmayı başarırsa, işte o zaman ani bir değişim yaşanmış olur ki böyle bir şeyi çoğu insan yapmak istemez.
Bu tür insanların dışa dönük olup olmadıklarını merak edebilirsiniz.
Hayır, değildirler. Aradaki fark, dışa dönük insanların kolaylıkla değişimi takip edebilmesidir. Dışa dönük insanlar, sadece dinleyici olmayıp etkileşimi başlatmaya istekli oldukları için diğer insanların söze katılmasından memnun olurlar. Dışa dönük insanlar konuşmayı sever ama diğer insanların konuşmalarını engellemezler.
10- Rol Değişimini Teşvik Ederler
Rol değiştirme, duygusal olarak olgunlaşmamış ailelerin kendine has bir özelliğidir. Bu noktada, ebeveynler çocuklarına sanki onlar birer ebeveynmiş gibi davranır ve çocuklarından daha fazla ilgi ve yardım beklerler. Bu tür aileler rol değişimi yaparlar ve çocuklarından yetişkin konularında bile sırdaş olmalarını beklerler. Çocuklarıyla kendi evlilik sorunlarını konuşan ebeveynler, rol değişimine örnek verilebilir. Ayrıca, bir çocuğun ebeveynlerinden beklemesi gibi onlar da çocuklarından kendilerini övmelerini, onlar için mutlu olmalarını bekleyebilirler.
www.taolifeistanbul.com